Herkese merhabalar, Medium mecrasında artık Yazılım Mühendisliği lisansını tamamlamış olmanın verdiği mutluluk içerisindeyim. Aklımda yeni bir seri yaratmak vardı ve bu serinin scope’unu bu yola yeni girecekler için yaşadığım tecrübelerden çıkardığım bazı ipucularını paylaşmak olarak belirlemek istiyorum. Çok sıkça aldığım bazı soruların cevabını da topluca verebileceğimi düşünüyorum bu sayede. Umarım okuyan herkes için yararlı olur. Unutmadan tekrardan altını çizmek istiyorum.
Okumak üzere olduğunuz yazının tamamı Bahçeşehir Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümüyle alakalı kişisel düşüncelerimi içerir.
Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki eğitimimi bazı önemli maddelere göre ayırabilirim. Ayıracağım her bir başlığı, daha detaylı açıklamaya çalışacağım. 4 yıllık bir eğitimi bir yazıda anlatmak imkansız olduğu gibi, “tepeden bir bakış” mantığına da uymuyor. E, bir de hep aynı laf vardır ya:
“Yaşamadan bilemezsin!”
1-) Dersler
Konuya başlanabilecek en önemli konunun dersler olduğunu düşünüyorum. Sonuçta üniversiteye niye geliyoruz, değil mi? Bu meseleye Bahçeşehir Üniversitesi(BAU) çerçevesinden bakmak gerekirse, Türkiye’deki en iyi programlardan biri diyebilirim. Fakat, işin şu tarafını gözden kaçırmamak lazım. Yazılım Mühendisliği dünyada belki en hızlı ilerleyen alan ve yurtdışında elbet çok daha güçlü ders programları var. Bu konuda elimden geldiğince birden fazla bakış açısıyla size izah etmeye çalışacağım.
Sorun şu ki, herkesi aynı anda memnun etmek imkansızdır. Hele ki bahsettiğimiz “herkes”, öğrenciler ise daha da zor olsa gerek. Ama kısaca derslerle yaşadığım çelişkiyi şu şekilde özetleyeyim. Yazılım başlı başına uçsuz bucaksız bir dünya. 4 yıllık örgün eğitimle her şeyi öğrenmen imkansız tabiki. Öğrenmenin hedeflendiği bazı temeller ve bunun etrafında kendinin belirlediği seçmeli derslerle profilini kendin oluşturuyorsun. Buradaki tezatlık ise “bence” bazı derslere çok daha fazla önem verilebilirdi. Seçmeli ya da online ders olabilecek bazı dersler, zorunlu ders. Bunlar yerine çok daha yazılım mühendisliğinin eti, kemiği sayılabilecek bazı konular da bir dönem boyunca öğretilip geçiliyor. Ama, şunu da göz ardı etmemeliyiz. Dönemde yaklaşık sadece 4–5 ders alıyorsunuz ve oldukça boş vaktiniz oluyor. Yani okul sizi 8–5 bir şekilde kendine bağlamıyor. Eğer ki yetersiz olduğunu düşünüyorsanız, kendinizi geliştirmeye devam etmek serbest tabiki.
Ayrıca yine de BAU’nun oldukça dinamik bir yapısının olduğuna inanıyorum. Yani bu da demek oluyor ki, önümüzdeki yıllarda ders programlarında bazı revizyonlara gidebilicek bir üniversite varsa; onun BAU olduğunu düşünüyorum.
Söylemeden geçemeyeceğim bir konu da seçmeli dersler, bu konunun detaylı bir kısmını “COOP” kısmında bulabilirsiniz ama burada da yer vermek istediğim minik detaylar var. BAU’da öğrenim görüyorken 3 ayrı çeşit seçmeli ders seçmeniz gerekicek zaman içerisinde. Bunlar GEP, DEP, NONDEP olarak isimlendiriliyor.
GEP: Genel Seçmeli Dersler (Genel kültür, yabancı dil vb. dersler) DEP: Bölüm Seçmeli Dersler (Bölümünüzle alakalı dersler) NONDEP: Bölüm Dışı Seçmeli Dersler (BAU’daki diğer bölümlerden dersler)
Teorikte çok güzel bir imkan bu. Okul programınızdan bağımsız olarak, kendi istediğiniz şekilde, kendi istediğiniz alana yoğunlaşmak için güzel bir fırsat. Fakat pratikte işler tam olarak öyle değil maalesef. Ders seçme sistemi kıdeme göre çalışıyor desem yeridir. Önden 4. sınıflar, sonra 3, 2 ve 1 diye gidiyor. Derslerde belli bir kota var elbette ve kafanızda kurduğunuz “aa şimdi bu dersi alsam, seneye şunu alırım” planını tamamen yerle bir ediyor çoğu zaman.
Ayrıca ders seçimine daha detaylıca değinmek istiyorum. 4 yıl/8 dönem boyunca gerçekten işe yaramaz bir sistemden ders almaya çalışmak, çok popüler olan bazı derslerde kotadan dolayı hayata küsmek tüm üniversitelerin tadı tuzu olmuş halde. Fakat bünyesinde böylesine güçlü mühendisler yetiştirme misyonu olan, teknolojik olduğundan her an bahsetmeyen çekinmeyen üniversitemizin bazı konularda olduğu gibi bunda da öncü olmasını beklerdim/isterdim.
Son olarak yazılım mühendisliği ders programını merak ediyorsanız, buraya tıklayabilirsiniz.
2-) Hocalar
Sıra geldi değerli hocalarımız hakkındaki gözlemlerime. Şahsen birilerini eleştirmek için, belli bir bilgi seviyesinde olmak gerektiğini düşünüyorum. Hele ki konu hocalarımıza geldiğinde, öğrenci perspektifinden çıkıp biraz daha dengeli konuşmak istiyorum.
Dünyada her şey zıttıyla vardır. İyi, kötüyle; acı, tatlıyla beraber meydana gelmiştir, insanlarda öyle. Açık açık söylemek gerekirse, bilgisiz hoca olduğunu düşünmüyorum. Bilgisiz hocayı geçtim, bilgisiz insan olmak bile günümüzde artık o insanın kendi tercihi olmuş halde. Gerçekten “bilmemek değil, öğrenmemek ayıp” lafı günümüzde çok daha bir sağlam temele oturmuş halde.
Kendi görüşüme göre, bazı hocalarımızın derslerine koşa koşa giderken, bazı derslere ağlayarak gidiyordum. Bu bazen hem hocalardan kaynaklı olabiliyor, bazen de derslerin kendisinden. Bunu açıklamak gerekirse, dersler başlığında açıkladığım gibi bazen dersin kendisi ilginizi çekmiyor olabilir. Bazen de hocalar slayta aşırı takılıp, sadece slayttan anlatıp geçiyor olabilir. İkisinin de örneklerini 4 yıl içinde yaşadım. Fakat, tekrardan belirtmek istediğim şey şu. Bazı hocalarımız derslerini öğrenciler için oldukça ilgi çekici hale getirebiliyorlar. Her öğrenci birbirinden farklı, kimisinin ilgisini en çok kolay bir şekilde yüksek not almak çekiyor olabilirken; kimisi ise dersin konularının hoca tarafından oldukça özenli bir şekilde güncellenmiş olmasına ilgi duyuyor. Bu şekilde de derse bağlılıkları artıyor.
3-) Teknolojik imkanlar
Yazılım mühendisliği bölümündeyken en çok haşır neşir olunan şey bilgisayarlar. Burada da teorikte planlanan kolaylığı, pratikte maalesef yaşayamıyoruz çoğunlukla. Teorik olarak, “Smart Class” dediğimiz bilgisayar lablarımız ve Galata kampüsündeki içinde 20–30 tane iMac olan bir labımız var. Fakat maalesef smart classlarla alakalı olarak; hocalarımız dahil herkes çoğunlukla bilgisayarların veya diğer ekipmanların (mouse, monitör, klavye) çalışmadığını biliyoruz.
+Kolayca düzeltilebilir bir şey mi ? - Evet. +Düzeltildi mi? - Hayır.
Ayrıca seçmeli ders aldığımızda bazı hocalarımız, COOP’ta daha detaylı yer bulabilirsiniz, önemli bazı şeyler kurmak istiyor. (Git) Fakat bunun için yetki bekleniyor, IT’deki o adam her kimse hiç yerinde olmuyor ve bazı saatler boşa çar çur oluyor.
Yine de, olması olmamasından tabiki daha iyi ama Türkiye’deki öncü bir üniversite kavramından bahsediyorsak bu tarz yazılımın en önemli yapıtaşı olan bilgisayarlara da gereken önemi vermek gerekir diye düşünüyorum.
4-) Diğer imkanlar
BAU oldukça sosyal ve yaşayan bir üniversite. Sadece bir kaç binadan oluşan bir yapı değil. Gerçekten çok aktif ve çok fazla şey dönüyor. Ama bunlardan önce bahsedebileceğim ilk imkan olarak, Beşiktaş’ın tam kalbinde bulunuyor. Ulaşım çok kolay ve çeşitli. Okulun zaten derslerden öte kendi başına bir cazibesi var. Üniversitede vakit geçirmek insanlar için zulüm değil, hatta güzel.
Sosyalliğe geri dönmek gerekirse, bu faktör lokasyonla birleşince; BAU çoğu zaman önemli etkinliklere ev sahipliği yapan bir üniversite oluyor ve siz de bu etkinliklerin içinde bulabiliyorsunuz kendinizi. Ayrıca sosyal medya da oldukça aktif bir üniversite olduğundan genelde trendleri takip etmeye çalışan bir üniversite diyebilirim.
Peki ya karanlık taraf? Elbette Beşiktaş’ın kalbinde olmasının kötü tarafı da var. Bunlardan en büyüğü ise herkese yeteri kadar yer yok. Mesela kütüphane bunlardan birisi, kütüphanede oldukça fazla kaynak var ama çalışma alanı oldukça az. Okul içindeki bazı çalışmaları her an neredeyse dolu zaten.
Bir de sanırım trendleri son hızda takip etmeye çalışan BAU’nun en büyük sorunu, her şeye birden girişmiş olması. Yani bir düzen tam olarak yok, imkan var ama oldukça düzensiz gittiğini düşünüyorum şahsen ve bu durum da: “quality > quantity” lafını akla getirmiyor değil.
5-) COOP
En iyiyi en sona sakladım. Bence BAU’nun en en en en en önemli gücü COOP faktörü. “COOP nedir?” diye soruyorsanız doğrudan sizlere resmi siteden alıntılayarak cevap veriyorum:
“CO-OP” (Cooperative Education) Üniversite — İş dünyası işbirliğine dayalı bir eğitim modelidir.
CO-OP, öğrencinin lisans eğitimi sırasında bir iş yerinde çalışmasına dayalı bir eğitimdir.
Amaç; eğitim ile çalışma hayatını bütünleştirmek, üniversite iş dünyası entegrasyonunu sağlamaktır. CO-OP Eğitimi’yle çalışma hayatına hazırlanan öğrenciler bu sayede mezun olduktan sonra iş yerindeki öğrenme süresini en aza indirir, çalışmayı düşündükleri sektör/alanda tecrübe ve çevre edinirler.
CO-OP kesintisiz bir çalışmadır ve tek bir iş yerinde tamamlanır. CO-OP çalışmasının süresi en az 3 ay, en fazla 9 aydır.
Bu tanım COOP modelinin bir kısmıyla alakalı yazılmış belli ki fakat; bence en değerli kısmı bu değil. Benim için COOP demek, markalı dersler demek. Sektörde bizzat çalışan insanlardan ders alıp birebir iletişime geçebilmek demek. Dersler kısmında bahsetmiştim, teorik eğitimde çoğunlukla konular güncelliğini yitirmiş oluyor. Fakat size doğrudan şuan iyi firmalarda mühendis olarak çalışan insanların verdiği bilgi kadar güncelini bulmak imkansız. COOP birimine minik bir önerim olsun, bence “COOP nedir?” başlığı altında mutlaka bu bakış açısını da değerlendirin.
BAU’da eğitimime devam ederken. 1 kez COOP ile staj yaptım ve 7 tane markalı ders aldım. Ders seçim döneminde en çok heyecanla beklediğim şey markalı dersler listesi olmuştu istisnasız. Abartmadan söylüyorum, koşa koşa dersine gittiğim çok değerli mühendislerle tanışma fırsatı bulmuştum. Birebir oturup konuşabildiğim, düşüncelerini aldığım, hatta aynı projeye katkıda bulunduğum mentorlarım oldular. Hepsine çok teşekkürler! :)
Ayrıca COOP kısmında şunu da eklemezsem diğer tarafın gönlü kalır. :) COOP ile staj yapmak oldukça kolay, gün boyu öğrenci mailinize ilanlar geliyor. (Kimi zaman sizle alakalı olmayan İnsan Kaynakları veya Muhasebe geldiği de oluyor, maalesef) Bu ilanlardan başvurmak istediğinize, mailde belirtilen şartlarda başvuruyorsunuz ve geriye kalan neredeyse bütün yazışmaları COOP hallediyor. Kendisi staj bulmayı tecrübe etmiş okuyanların şuan “Vay anasını !” dediğini duyar gibiyim. Ben de onlardan biriyim ve gerçekten “Vay anasını !”.
Özetlemek gerekirse, ApplyBAU macerası ile yola çıktığım BAU’da geçirdiğim 4 sene içinde BAU bana “keşke”den çok “iyi ki” dedirtti. Kendi adıma oldukça güzel bir üniversite hayatı geçirdiğimi düşünüyorum ve yeni girmeyi düşünen arkadaşlara da Türkiye’de Yazılım Mühendisliği okunabilecek en iyi üniversite olduğunu söyleyebilirim.
Kapanış
Beni ve sitemi desteklemek isterseniz; yazıyı paylaşıp daha fazla insana ulaşmasına yardımcı olabilirsiniz. 🦄
Yandaki menüye mailinizi yazıp, göndererek siteye abone olabilirsiniz. Böylece ben de yeni bir içerik yayınlar yayınlamaz size haber vereceğim, söz!
Ayrıca bana ulaşmak için yine sol menüdeki iletişim formunu kullanabilirsiniz. Tüm mesajları özenle okuyup, elimden gelen en hızlı şekilde geri dönmeye çalışıyorum. Yorumlarınızı ve önerilerinizi duymayı heyecanla bekliyorum!
Son olarak da, bir kahve ısmarlamak isterseniz de, aşağıdaki link aracılığıyla siteme yardımcı olabilirsiniz. Tüm destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim! 🤩
Bir sonrakinde görüşmek üzere,
Furkan